MİMARCA CAM
Camı, Has Mimarlık kurucu ortağı Ayşe Hasol Erktin’e sorduk.
Camın aklınıza getirdiği kavramlar neler olur?
Camın demokratik bir malzeme olduğunu düşünmüşümdür hep. Çünkü cam, etrafına saygılıdır: Etrafında yer alan malzemelere, yakın çevresine saygılıdır, ağırbaşlıdır. Örneğin, tarihi yapılara gelen eklerde cam kullanılmasının en önemli nedeni budur. Cam, gerektiğinde “geride kalmayı” bilir.
Cam tasarımlarınıza ne katıyor / nasıl etki ediyor?
“Cam olmasaydı, mimari tasarımda neler eksik kalırdı?” sorusu, aslında camın içinde bulunduğumuz çağa katkılarını da özetliyor. Yirmi-otuz yıl öncesiyle karşılaştırdığımızda dahi, camın getirdiği performans özelliklerinin, binalarımıza ve kentlerimize getirdiği yenilikler görülebilir.
Cam, mimari açısından çok yönlü işlevlere yanıt verebiliyor. Yansıtıcı olabiliyor; gün ışığına olanak tanıyabiliyor; mekanlar arasında saydamlık sağlayabiliyor; iç mekanı dış mekanla birleştirebiliyor; iç mekanda yaratıcı çözümlere olanak tanıyor.
Camı en çok hangi malzemelerle bir arada kullanıyorsunuz?
Cam, farklı malzemelerle uyum sağlayabilir. Ahşapla, taşla, metalle kardeşçe geçinir; üstelik bu malzemeler arasında geçiş elemanı olarak da kullanılabilir. Taşıyıcı olarak metal kullanımı kaçınılmaz olsa da HAS Mimarlık projelerinde camı, her türlü malzemeyle bir arada kullanmayı seviyoruz.
Zaman içinde cam teknolojisi nasıl gelişti ve sizin için neleri mümkün kılıyor?
Mimari tasarıma sağladığı olanaklar bakımından camın son yirmi-otuz yılın öncü malzemelerinden olduğu söylenebilir.
Çağdaş mimarlığa getirdiği katkılar açısından değerlendirildiğinde, camın demokratik, estetik ve esneklik özelliklerine dikkat çekmek gerekir. Cam, etrafında yer alan malzemeleri gerektiğinde öne çıkaran bir malzemedir. Ayrıca, camın saydamlık özelliği, bölücü duvarlarda çığır açmıştır. Cam olmasaydı, mekanlar arasında bağlantı kurmak, görsellik sağlamak, derinlikler yaratmak mümkün olmayacaktı. Cam, gün ışığını ve doğayı iç mekana dahil ederek insan sağlığı ve psikolojisi üzerinde olumlu etki yaratır. Kullanıcıların yaşam kalitesini artırır. Alternatif cephe kaplama malzemeleriyle karşılaştırıldığında, çok daha kolay temizlenir ve parlak yüzeyi sayesinde temizlik algısı verir.
Bunlar dışında, cam esnekliğe olanak veren bir malzemedir, çünkü sökülebilir. Sökülüp takılma özelliği, binalarda çoklu kullanıma olanak sağlar. Bu özelliği ile sürdürülebilirliğe katkısı da göz ardı edilmemeli.
Camın daha özgür kullanımları için hayalleriniz neler?
Günümüzde toplumların refahı çok hızlı ilerliyor. Camın da bu tempoda yeniliklere devam etmesi bekleniyor. Camın mimariye kazandırdığı olanakların kendi içinde barındırdıkları sorunların da çözümü için beklentilerimiz büyük. Örneğin, yüksek ısı ve güneş kontrollü camların renklerinin koyu olması, iç mekanlara gün ışığı alınmasını engelliyor. Bu camların mümkün olduğunca saydam olmasına ihtiyaç var.
Örneğin, camların yangın ve akustik performans olarak da geliştirilmesi gerekmekte. Günümüzde akustik açıdan performans istenen mekanlarda, cam kullanımını kısıtlamak durumundayız. Aynı durum, yangına dayanıklı bölücü ve kapılarda da geçerli. Yangına dayanıklı camların ekonomik açıdan kullanımı, içinde bulunduğumuz dönemde çok sınırlı kalıyor. Bu camların ekonomik olarak erişilebilir olmasını bekliyoruz.
Binalarda, dört yönde aynı performansa ihtiyaç olmaması nedeniyle, cam seçiminde zorluklar yaşanmakta. Örneğin, kuzey yönü doğrudan güneş ışınına maruz kalmazken, batıya bakan cepheler, tüm öğleden sonra doğrudan güneş ışını alır. Özellikle sıcak iklimlerde, batıya açılan cephelerde, özel güneş kırıcı elemanlar kullanmak zorunda kalıyoruz. Oysa bu cephelerde nanoteknoloji ürünü “akıllı” camlar kullanılabilse, ayrıca güneş kırıcı işlevi görecek elemanlara da gerek kalmayacaktır. Böylelikle, güneşin yakıcı olduğu saatlerde ışınlar, nano parçacıkların açıları sayesinde camda kırılıp geri çevrilebilir; doğrudan güneş gelmediği saatlerde de gün ışığı serbestçe içeriye alınabilir.