MİMARCA CAM
Camı, GVDS kurucusu Görkem Volkan ile konuştuk.
Camın aklınıza getirdiği kavramlar neler olur?
Zarif sınırlar, inceltilmiş kesitler, geçirgen görsel eşikler, teknoloji ve geleneğin uyumu ve tabi ki ışık ve yansıma…
Cam tasarımlarınıza ne katıyor / nasıl etki ediyor?
Teknolojik cam malzemenin sağladığı görsel geçirgenlik, inceltilebilen kesitler ve geniş alanlarda ışık kullanımı gibi avantajlar, özellikle konut ve alışveriş merkezi tasarımlarımızda büyük avantaj sağlıyor. Daha şeffaf alanlar, gün ışığından kontrollü bir şekilde faydalanabilme, görsel olarak daha geçirgen cepheler, tavan ve çatı örtüleri yaratmada teknolojik cam kullanımından oldukça faydalanıyoruz.
Değişik coğrafyalardaki proje pratiğimizde, camın teknoloji sayesinde iklime uyum sağlayabilmesi de bizim işimizi çok kolaylaştırıyor.
Camı en çok hangi malzemelerle bir arada kullanıyorsunuz?
Bu tür malzeme kullanımları her bir projede değişkenlik gösteriyor. Fakat temayül, yokluğu karşıtı olan varlıkla anlatabilmekte; insan algısı da bu yönde çalışıyor. Dolayısıyla camın vaat ettiği şeffaflık ve hafiflik hissini onun tam karşı kutbunda yer alabilecek daha ham ya da daha sert yapı malzemeleri ile birlikte kullanmayı seviyoruz, fakat yine de belirttiğim gibi bu projeden projeye değişiyor. Bazen camın ince kesit ve hafiflik avantajını öne çıkarmak istediğimizde strüktürel bir yapı elemanı olan çelik ile de birlikte kullandığımız alanlar oldukça çok: Çatı örtülerinde, büyük cephelerde, iç mekandaki vitrin gibi alanlarda genellikle çelik ile birlikte ilerliyoruz. Camın birlikte kullanılacağı yapı elemanlarının seçerken en önemli etken ısı ve ses yalıtımı. Mekan ve kullanıcı konforunu sağlamada bu konularda ürettiğimiz detaylara özellikle önem veriyoruz.
Zaman içinde cam teknolojisi nasıl gelişti ve sizin için neleri mümkün kılıyor?
Teknolojinin cam üretimi üzerindeki etkisi doğal olarak cam panellerin sınırlarını genişletti. Katmanların artmasıyla yüzey dayanımı, iklimsel birtakım avantajlar, güneş ve ısı kontrolü gibi, tasarladığımız yapıların biçimini yönlendiren, enerji tasarrufu sağlayan, doğayla dostluğunu perçinleyen birçok özelliği de beraberinde getirdi.
Fakat ben camın biraz da alternatif; bir başka deyişle karşıt yorumlarına dair bir şeyler söylemek isterim. Bu konuda iki örnek var aklımda: İlki MVRDV’nin tasarladığı Chanel mağazasının cephesi. Siz de bilirsiniz bu projede toprak tuğla formunda üretilen cam bloklar cephe malzemesi olarak kullanıldı. Winy Maas’ın belirttiği gibi, kullanımı azalmış, geleneksel ve çok temel bir yapı malzemesinin yeni ve teknolojik bir yorumu olarak cam tuğlaların kullanılması aslında toprak tuğlasının geçirimsizliğine, ait olduğu zamanın gereksinim ve teknolojisine dair bir tezat oluşturmaktadır. Form olarak toprak tuğlasının bir replikası olan yeni cam tuğla, kendi dönemimin tüm isteklerine cevap veriyor; böylelikle değişen ihtiyaçlara, teknolojinin yine geleneksel bir malzeme olan camla nasıl bir cevap verdiğine dair çok iyi bir yorum olduğunu düşünüyorum.
İkinci iş ise bu yılki Venedik Mimarlık Bienali eş sergisindeki Pae White’ın Qwalala’sı. Şeffaf, renkli el dökümü cam blokların aynı bir yığma tuğla duvar dizgesiyle eğrisel bir hat oluşturması işi de, yine camın geniş ve günümüze uygun hale gelen sınırlarının geleneksel yöntemlerle nasıl uzlaşabileceğinin bir kanıtı niteliğinde.
Camın daha özgür kullanımları için hayalleriniz neler?
Cam malzemesinin endüstriyel banda girmesi ve kullanımının artması beraberinde bir kısıtlamayı da getirdi. Teknoloji ile birlikte camı daha geniş yüzeylerde tek parça kullanabilmek, camlarla daha temiz bir görüş sağlamak gibi gelişmeler biraz da güç denemesi gibi… Ben konuya biraz daha farklı bir perspektiften bakıp, yukarıda bahsettiğim iki örnekte olduğu gibi, camın geleneksel yöntemlerle oluşturduğu tezat ve uyumun daha çok yer aldığı estetik ve karşı yorumları daha çok kullanabilmeyi ve görebilmeyi diliyorum.